Animu

Animu

30 Mart 2011 Çarşamba

Ekşın oldum fikşın oldum.

Kan ter içinde uyandım. Bir de baktım ki ne göriyim; burası benim evim değil, yatak benim yatağım değil, oda benim odam değil. Bana bir panik, bir fenalık geldi; bayılmışım. Tekrar uyandım yine bi bakındım hemen hatırladım nerdeyim. Kalktım bi dolandım etrafta. Mutfağa girdim, dedim "bi çay yapiim kendime" sonra kendi kendimi uyardım, "çayın sırası mı ya tehlikedeysen" dedim. Uyarıcı kendime hak verdim hemen çaydanlığı bırakıp panik oldum. Tam bayılıyodum ki, uyarıcı kendim dedi "bayılmanın sırası mı, ya kaçırıldıysan saklan hemen". Hak verdim kendisine ama önce dedim elime şöyle sert bi cisim alayım. Açtım dolabı, mutfakta olmamdan mütevellit aldım teflon tavayı elime. Hep hayal ederdim birden o geldi aklıma "ulan şu teflon tavaların .ötü de tam kafaya geçirmelik" diye. İşte bunu düşündüm. Hayat karşıma bu deneyimi yaşamı fırsatı çıkardığı için sevindim bi an sonra tehlikeyi düşündüm yine hemen paniğim geri geldi. Panik olunca benim bi de çişim geldi böyle çok fena. Dedim "gidiyim bi tuvalete işiyim tavayı da aliyim kendimi korurum ne olur ne olmaz". Derken derken gittim buldum ayak yolunu. Bi baktım pislik içinde her yer. Dedim "altıma yapiyim daha iyi burayı hangi hayvan evladı böyle ettiyse allah bilir ne pistir, ne hastalıklıdır" dedim, evet dedim. Sonra ben böyle böyle kendime öğüt verirken içerden bi tıkırtı geldi. Hemen kendimi sakladım kapı arkasına. Elimde tava, tehlikeyi bertaraf etmeye hazır beklerken, bu bi gir içeriye, ben bi çığlık, bu bi dön bana, ben de tabi tavayı yüzüne geçirdim. Aaaa sonra baktım ki "e ben bunu tanıyorum ki" dedim. Bizim üst komşu, ağlarken ağlarken anlattı; dedi "gürültü duydum, geldim. Kapı açıktı bakiyim dedim". Çok üzüldüm tabi, bir sürü özür diledim. Ertesi gün çiçeğimi çikolatamı aldım, gittim evine. Dedim "ben geldim". "iyi hoş geldin" dedi, burnu bandajlı. Uzattım çiçeği çikolatayı, "bunlar senin" dedim. "sağol zahmet etmişsin" dedi. Neyse geçtim, oturdum. Baktım bunun ana babası evde. Gaza geldim dedim "o kadar çiçeği çikolatayı aldık boşa gitmesin, hem özrümü diliyim hem de elim değmişken ben babasından bunu istiyim". Tam dedim "Allahın emri" bi ses geldi ordan "hooooopppp bi saattir anlatıyorum, dinlemiyo musun?" diye. Anaaaaa ben kendime bi gel, bi baktım ki oturuyorum arkadaşla çaylı kahveli. Dedim "ne bağırıyon", dedi "bi saattir rüyamı anlatıyorum dinlemiyo musun?". "yoooo" dedim, "dinlemiyorum ki yaşıyorum hem de HD kalitesinde" 

Farkındayım...

Yedi sene sonra daha da pekişen bir arkadaşlık buldum. Kendimi fark etmeye başladığım anda yeniden, gerçekliğin içinde kayboluyorum. Başımı kaldırıp bakıyorum; evet bu benim ama bu kimin gerçekliği diyorum. İki dünyayı bir türlü iç içe geçiremiyorum. O an bi "neyse" geçiyor içimden. Yine de insani duyguların tümünden vazgeçemiyorum. Belki de gerçekliğe anlık geri dönüş nedenim bu duygular. Bu duyguların hiçbiri olmasa salt kendi dünyamda yaşamam mümkün olur mu acaba? Şu an bilemiyorum. Bilinmeli mi? Ondan da korkuyorum. İşte bu korku mesela, bir an geri döndürüyor. Bir gecede kendimi nasılda unuttuğumu hatırlıyorum bunca zaman sonra. Bebeklerin o kendine has, hayatın sırrını çözmüş bakışları yerleşiyor gözlerime. Hani bebekken her şeyi bilirmiş insan, hayatın sırrını bile, büyüdükçe unutur, hayatın içine karışırmış. İşte hayattan sıyrıldığım o an farkına varıyorum o dünyanın yeniden. Acayip... İlk defa gittiğim bir yerin çok tanıdık gelmesi bundan mı acaba? Ben bu kadar çok şeyin farkına varırken, sanki insanlar da benim gidip geldiğimi fark ediyorlar. Yoksa algıların ayarıyla mı oynadık ne :)

İhaneti hissetmek kehanete delalet
İsteyene sonsuz adalet
İstemeyene tekerleksiz bisiklet
Yaptığım en acayip hareket
Nefesimi tutmaktı

Girdiğim dehlizlere
Uzun izler bıraktım
Dumanı tüttü adımlarımın
Ben farkına varmadım

Gel zaman dedim gitti zaman gelmedi
Beni en çok sevdiğimin gidişi mahvetti
Şimdi düşündüm bi an
Yok düşünemedim aklım başımdan gitti