-Çok acıdı bu sefer, yoruldum da fazlasıyla...
-Uzan şöyle dinlen biraz.
-Geçecek mi dinlenince bu acı?
-Uyu, uyuyunca her şey geçer.
-Sonsuza kadar uyumalı o vakit, uyanınca tekrar acımasın diye...
Kadın, aynısı aslında erkeğinin. Daha vicdanlısı, daha büyümüşü sadece... Kadın, her kelimesini o kadar dikkatle dinler ki erkeğinin, erkek "koskoca cümleden yine istediğin kelimeleri cımbızla çektin" diyebilir rahatlıkla. Halbuki kadın çok dikkatle dinler erkeğini, acıtanları vurgular sadece... Şefkat ister kadın, delicesine seks yapmak yerine çoğu zaman, bazen tenini kullanır sonu şefkat olur umuduyla... Bir kadına gitme diyebilirsiniz ve bunu duyan kadının bir süre daha yanınızda kalacağını bilirsiniz. İstediğini alabilen kadın yoktur dünyada çünkü erkek bir kadına istediğini verebilme yetisine sahip değildir. İki içi boş cümleyle kandırırsınız kadını, aslında siz kandırdığınızı zannedersiniz. Kadın kanmak ister sadece, sadece bir süre duyduğunun gerçek olduğuna inanmak ister. Zekidir kadın, şeytandır. Kadın, kadın için yaşar aslında, erkek teferruattır. Erkek istediğini aldığında ayaklarının dibinde ölseniz üzerinizden atlar, yoluna devam eder; kadın nefes almadığınızı bilse bile eğilip mutlaka kontrol eder. Kadının en büyük düşmanıdır kendisi. Cesurdur fazlasıyla, ne kadar acıyacağını bilse de, çıkarıp kendi eliyle doğrar kalbini erkeğinin önüne...
Kalbinin içinde senin kalbini taşıyan kadın benim,
Teninde tenini, aklında aklını...
Kendi ağırlığı olmayan, aşkının ağırlığıyla yaşayan,
Senin peşinde koşarken kendini kaybeden kadın benim...
Animu
28 Kasım 2011 Pazartesi
14 Kasım 2011 Pazartesi
...
Önce kalbini kaybediyor insan, sonra aklını, sonra eşyalarını... Günleri unutmaya başlıyor yavaş yavaş, belki de bir önce ki gün yediğini... Bana öyle oldu en azından. Evet, ilk giden kalbimdi hatırlıyorum. Sonra bir sürü şey gitti ardından. Ne kadar zaman aldı bilmiyorum, daha doğrusu zaman da gitti bir süre sonra, o yüzden hatırlayamıyorum.
Anlamsız vakitlerde, tuhaf ip uçlarıyla çıka geldiler bazen. Her elimi attığım izbeden seni hatırlatan bi bok çıkmalıydı illa ki! İlk başlarda epey sık oluyordu bu sonra sonra sakladılar kendilerini habersiz. Belki de ben vazgeçtim görmekten, öyle de olabilir...
Her gün sevgimi anlatırım sana nidaları
İnanıp kandırılmak değil ki dert,
Bunca salak içinde en salağı olmak marifet
Kendini ne derece kaybedebilir bir insan
İşte bunu anlatıyorum aslen ben
Tek nefeste yaşadığın acıların üstüne
Bir kat daha çıkmak gayretle...
E o vakit sikeyim böyle azabı bir kerede!!!
Anlamsız vakitlerde, tuhaf ip uçlarıyla çıka geldiler bazen. Her elimi attığım izbeden seni hatırlatan bi bok çıkmalıydı illa ki! İlk başlarda epey sık oluyordu bu sonra sonra sakladılar kendilerini habersiz. Belki de ben vazgeçtim görmekten, öyle de olabilir...
Her gün sevgimi anlatırım sana nidaları
İnanıp kandırılmak değil ki dert,
Bunca salak içinde en salağı olmak marifet
Kendini ne derece kaybedebilir bir insan
İşte bunu anlatıyorum aslen ben
Tek nefeste yaşadığın acıların üstüne
Bir kat daha çıkmak gayretle...
E o vakit sikeyim böyle azabı bir kerede!!!
11 Kasım 2011 Cuma
Cesaret...
Küçük bir kız çocuğuydum ben tıpkı diğer çocuklar gibi... Erken kaybettim hayata dair masumiyetimi, işte o vakit diğer çocuklarla ayrılıverdik. Onlar evcilik oynamaya devam ederlerken bahçelerinde, ben hayata direnmekle meşguldüm. Herkesten önce yoruldum doğru ancak onlar hala şaşırırken hayatın getirdiklerine, ben sahte bir tebessümle karşılıyorum geleni.
Her gece kendi kendime kaldığımda ellerimi seyrederim. Sanki bana ait değillermiş gibi, sanki benden çok uzun süre önce vazgeçmişler gibi, bir tuhaf, bir bezgin dururlar hep. Eskiden üzülürdüm, şimdi... Şimdilerde pek bir şeye üzülemiyorum açıkçası. Dediğim gibi vaktiyle yeterince üzüldüm, bu yüzdendir ki ben yaşadığım yılları kafi görüyorum artık. Bu sana ilk ve son anlatışım olacak derdimi, o yüzden iyi dinle...
Bu hayat denilen karmaşa bende anlamını yitirmeye başlamıştı ki seni tanıdım. İnsanın istediklerine sahip olması için cesaretin yeterli olduğunu düşündüğüm anda sana aşık oldum ve geç de olsa fark ettim ki biraz da şans gerekiyormuş, değil mi? Gözlerine ilk baktığımda anladım ki bu can senindi artık; işte şimdi sıçtık...
Bütün cesaretimle geldim sana ama pek bir işe yaramadı ilk başta. Sonra daha fazlasını göstermeye karar verdim. Önceleri beraber girdiğimiz her kavgaydı fırsatlarım. İlerleyen vakitlerde baktım ki sen aslında yapmam gereken buymuş edasıyla cesaretimi görmezden geliyorsun.
Tanıştığımızın 2. ayıydı sanırım, önüne geçip kurşununa hedef olalı.Şöyle bir başımı okşayıp "helal sana!" deyiverdin, sanki bunu senin için herkes yaparmış gibi... Dedim ki kendi kendime "bu cesaret yeterli değil, daha fazlası gerek"...
Ben gözlerine ilk baktığımda bu can senindi, unutma...
Sonraları daha cesur olmanın vaktidir dedim kendimce; seni ellere emanet ettim, kah kahalarını dünyanın en güzel senfonisi gibi dinledim sen başka kollardayken. Ne yapsam gösteremedim sana cesaretimi, cesaretim sevgim demekti benim için.
Sana kayıtsız şartsız geldiğim bir günde anladım bunların hepsi boşunaydı; sen görmek istediklerini görüyordun sadece... Bu cesaretin bana bir faydası yoktu. İşte o gün karar verim; verilen hediye geri alınamazdı, pehhh!!!
Ben gözlerine ilk baktığımda bu can senin oldu, dönüşü yoktu çünkü bu can artık sadece acı veriyordu. Sahibine kavuşmasının vakti gelmişti.
Şimdi sana yazdığım bu mektubu canımdan akan kanımla yazıyorum. Bir daha bu kadar acımasın diye canımı sana veriyorum. Sonsuz aşk bu olsa gerek çünkü ben şu anda sana bunları anlatırken göklere emanetini yolluyorum. Canıma, canına iyi bak; o artık senin... Benim cesaretim buraya kadar, şans mı ??? Ahahah hiç uğramadı kendisi buralara...
Her gece kendi kendime kaldığımda ellerimi seyrederim. Sanki bana ait değillermiş gibi, sanki benden çok uzun süre önce vazgeçmişler gibi, bir tuhaf, bir bezgin dururlar hep. Eskiden üzülürdüm, şimdi... Şimdilerde pek bir şeye üzülemiyorum açıkçası. Dediğim gibi vaktiyle yeterince üzüldüm, bu yüzdendir ki ben yaşadığım yılları kafi görüyorum artık. Bu sana ilk ve son anlatışım olacak derdimi, o yüzden iyi dinle...
Bu hayat denilen karmaşa bende anlamını yitirmeye başlamıştı ki seni tanıdım. İnsanın istediklerine sahip olması için cesaretin yeterli olduğunu düşündüğüm anda sana aşık oldum ve geç de olsa fark ettim ki biraz da şans gerekiyormuş, değil mi? Gözlerine ilk baktığımda anladım ki bu can senindi artık; işte şimdi sıçtık...
Bütün cesaretimle geldim sana ama pek bir işe yaramadı ilk başta. Sonra daha fazlasını göstermeye karar verdim. Önceleri beraber girdiğimiz her kavgaydı fırsatlarım. İlerleyen vakitlerde baktım ki sen aslında yapmam gereken buymuş edasıyla cesaretimi görmezden geliyorsun.
Tanıştığımızın 2. ayıydı sanırım, önüne geçip kurşununa hedef olalı.Şöyle bir başımı okşayıp "helal sana!" deyiverdin, sanki bunu senin için herkes yaparmış gibi... Dedim ki kendi kendime "bu cesaret yeterli değil, daha fazlası gerek"...
Ben gözlerine ilk baktığımda bu can senindi, unutma...
Sonraları daha cesur olmanın vaktidir dedim kendimce; seni ellere emanet ettim, kah kahalarını dünyanın en güzel senfonisi gibi dinledim sen başka kollardayken. Ne yapsam gösteremedim sana cesaretimi, cesaretim sevgim demekti benim için.
Sana kayıtsız şartsız geldiğim bir günde anladım bunların hepsi boşunaydı; sen görmek istediklerini görüyordun sadece... Bu cesaretin bana bir faydası yoktu. İşte o gün karar verim; verilen hediye geri alınamazdı, pehhh!!!
Ben gözlerine ilk baktığımda bu can senin oldu, dönüşü yoktu çünkü bu can artık sadece acı veriyordu. Sahibine kavuşmasının vakti gelmişti.
Şimdi sana yazdığım bu mektubu canımdan akan kanımla yazıyorum. Bir daha bu kadar acımasın diye canımı sana veriyorum. Sonsuz aşk bu olsa gerek çünkü ben şu anda sana bunları anlatırken göklere emanetini yolluyorum. Canıma, canına iyi bak; o artık senin... Benim cesaretim buraya kadar, şans mı ??? Ahahah hiç uğramadı kendisi buralara...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)